7 Mart 2013 Perşembe

KKTC

Bu hafta sonu Burak'ın yanına Kıbrıs'a gittim. Heyecandan gitmeden önceki iki gün uyuyamamıştım. Kendimi uçağa attım, yastık istedim, başımı dayadım, uçağımız kalkışa geçiyor ardından da uçağımız iniş için hazırdır anonslarını duydum. Meğerse bu iki anonsun arasındaki 80 dakika boyunca aralıksız uyumuşum :)) Neyse indim. Daha önce Nurgül sayesinde ayarladığım taksici beni karşıladı ve kışlaya götürdü. Burak'ı karşımda görünce ne yapacağımı şaşırdım. Sarıldım ama hala şaşkınım. Neyse yanında komutanı da vardı. Aldılar beni bölüğe götürdüler. Biraz bekledik. Normalde akşam 5'te çıkmaları gerekiyormuş. Ben gittim saat 12:00. Allah'tan komutanlar izin verdi, ayrıldık birlikten. Otelimize yerleştik. Akşam gezmek için dışarıya çıktık saat 20:00 idi ancak in cin top oynuyordu yollarda. Her yer kapalı. Kimsecikler yok. Dedik bizim bilmediğimiz bir şey mi var! Meğer orada hayat böyleymiş. O saatten sonra açık tek yer casinolar. Ertesi gün öğle vakti denedik şansımızı tekrar. Her yer ana baba günüydü bu defa. Orada da Selimiye Camisi vardı. Kiliseden camiye çevirmişler. Büyük Han dedikleri bir han vardı. Turistler için restore edip sanat atölyeleri ve restoran olarak hizmete açmışlar. Lefkoşa'da gezip görebileceğimiz yegane yerler burası idi. Bir avuç çarşısı, bir avuç marketi ile küçücük bir yer. Evler müstakil fakat bakımsız ve eski binalar. Bahçeler de aynı şekilde. Belediyecilik anlayışı zaten yok. Kıbrıs'ta yaşamak istemem şahsen. Hatta tatil için bile gitmem. Belki Burak için son bir kez gidersem bilemiyorum :) Gelelim Burak'a. Askerlik hali ne kadar iyi olabilirse o kadar iyi işte. Memleket hasreti, uyku hasreti, yemek hasreti, mesleğini yapma hasreti, ayağını uzatma hasreti, hasreti de hasreti... O kadar garip bir hal ki diyor Burak, insan hiç aklına gelmeyecek şeyleri özlüyormuş. Mesela bir arkadaşı için benden pişmaniye istedi, çekirdek istedi, onları götürdüm. İyice duygusallaşmış benim sevgili eşim. Onu bu şekilde görünce üzüldüm gerçekten. Ama geçecek biliyorum. O da biliyor. Zaten kendi haline değil de uzun dönemlerin haline üzülüyor. Bu arada gün itibariyle 69 günümüz kaldı :) Az kaldı diye seviniyoruz ikimiz de :))) 
Dün zümre arkadaşım Fikriye'nin bebeği dünyaya gözlerini açtı. Adı Zeynep. Hastanede ziyaret ettik. Maaşallah bembeyaz ufacık bir şeydi. Allah analı babalı büyütsün. Darısını isteyenlere göstersin. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder