13 Eylül 2013 Cuma

İlişkiler Üzerine

Bir iki gündür ilişkileri düşünüyorum. Anne-baba-çocuk ilişkisin, işveren-işçi ilişkisini, seven-sevilen ilişkisini, öğretmen-öğrenci ilişkisini, karı-koca ilişkisini, arkadaş-arkadaş ilişkisini vs... Hepsi birbirinden farklı. İşin ilginç yanı aynı kişi için tüm ilişki yumakları farklı. Annene hitap ettiğin gibi arkadaşına hitap edemezsin. Patronuna arkadaşına yaklaştığın gibi hiç görünemezsin. Ya eşine? Hem herkese davrandığın gibi karmakarışık bir tutum sergilersin hem de kimseye yapamadığını, söyleyemediğini ona söylersin. İnsanlarla ilişkileri devam ettirmenin her zaman tek bir yolu var; bazen-yeri geldikçe- susmak. Senin üstündekine sert çıkarsan haksız yere; canını yakar. Annene sert çıkarsan haksız yere; ağzının payını verir. Eşine sert çıkarsan haksız yere; yine ne yaptım diye düşüncelere dalar. Öfkesine hakim olmadığında insan susmayı tercih etse ne işinden olur ne de kalp kırar. Yoksa bir de gönül alma işleri girer araya. Nasıl telafi etsem hatamı diye düşünmeye başlarsın. İnsan, hatalarından ders çıkaran akıllı varlık. Gelgelelim hataları ve dersleri çabuk unutan bir varlık. 
Buraya nereden geldik! Çevremi ve kendimi inceliyorum bugünlerde. Dengesizliklerimi, duygularımı, davranışlarımı ve çevremdekilerin davranışlarını. Kapıya gelen sucuya selam vermekten tutun da annemle konuşmalarıma kadar. Sevinçlere bakıyorum mesela; hiç alakanın olmadığını bir kişiye bile neden mutlu olduğunu anlatabilirsin. Ama öfke öyle değil. Öfke insanın içinde kalmak isteyen ve kaldıkça da büyüyen bir duygu. Ama mutluluk zavallısı öyle mi? Bir an önce kendini dışarı atmak herkese var olduğunu göstermek ister. Çıkıp gideyim de başkalarına da yanaşayım, onların da içine gireyim der. Öfkenin oturup kalmasındaki sebeplerden birincisi daha güçlü olması; ikincisi sayıca mutluluktan fazla ise zırt pırt yer değiştirme gereği duymadan herkese yeteceğini düşünmesi olabilir. 
Peki bu durumlar nasıl atlatılır? Öfkeli isen tabi ki nazının geçeceğini bildiğin kişilere ters ters davranırsın, bağırıp çağırırsın, bıdı bıdı konuşursun; "oh be!" der rahatlarsın. Mutluluk varsa da önüne gelene anlatırsın, hop sevincini ikiye katlarsın. Sonra beşinci kişide istediğin tepkiyi göremezsin 10 kat mutluluk düşer yine birinci kata. Hadi bakalım gel de sen çöz bu işi! 
Saatlerce konuşursun ilişkiler üzerine, kitaplar yazarsın, deneyler yaparsın. Ama hiçbiri sorunlu bir ilişkiyi düzeltemez. Çünkü konuşmak sorunu çözmez sadece tanımlamaya yeter. Problemi tespit edersin ve bundan sonra aynı şeyle karşılaşmamak için yapmaman gerekenleri görürsün. Bazen hafıza kuvvetli gelir hatırlar insan ve dersini çalıştığı gibi sunar. Bazense işine gelmez çalışmak, kopya için de çok geçtir, kalır ortada dımdızlak. 
Hepimiz insanız. İyi bildiğimiz kötü bildiğimiz, sevdiğimiz-sevmediğimiz, saygı duyduğumuz-duymadığımız çevremizdeki herkes az ya da çok insan. Ve insan bazen akılla yaşar bazense duygularla. 
Tüm ilişkilerimde/ilişkilerimizde dersimizi almamız dileğiyle... 
Esen kalın...