26 Temmuz 2013 Cuma

İyi Seyirler: Django (Zincirsiz)

Sevgili beyim sayesinde film bulmakta ve izlemekte hiç sıkıntı çekmiyoruz. Bazen filmlerin tarzı konusunda anlaşamasak da orta yolu bulduğumuzu düşünüyorum. Mesela geçen ay Kore filmleri izledik ama artık arka arkaya sıktı beni. Anlaşıp ara verdik, bir süre Hollywood'a döndük. 
Dönüşümüz muhteşem oldu demek isterdim ama bir gençlik filmi hüsranıyla karşı karşıya kaldık. Ayyy tamamen bilinçaltıma atmışım filmi şimdi yazarken aklıma geldi. Filmin ismi "The Perks Of Being A Wallflower" türkçesi "Saksı Olmanın Faydaları". Filmin isminde meymenet yok bir kere. Neyse konuya geçeyim. Aslında teyzesi tarafından cinsel istismara uğrayan bir çocuğun bunu tamamen unutmaya çalışması ve bu dönemde yaşadığı psikolojik sıkıntılarla edindiği arkadaşlarının hikayesini anlatıyor. Ama arkadaşların hiçbiri normal değil ve çok çirkin bir şekilde Amerikan gençliğinin cinselliğe bakış açısını görüyorsunuz. İstenseydi istismar konusuyla çok hoş bir film çekilebilirdi. Ama film hoş olmak bir yana çok boştu! Filmde Emma Watson ve Logan Lerman başrolde. Siz izlemeyin, boşa vakit harcamayın!
Gelelim Django'ya. Sevgili Quentin Tarantino'nun son filmi. Zenci bir köle beyaz bir kelle avcısı tarafından satın alınır ve özgür bırakılır. İlk başta sadece bir işte yardım etmek için anlaştığı beyaz adam Django'nun iyi iş çıkardığını görünce birlikte çalışmaya başlarlar. Beyaz adamın amacı para kazanmak, Django'nun ki ise köle olan eşini bulmak ve onu geri almaktır. Zamanla beyaz adam Django'ya destek olmaya karar verir ve birlikte Leonardo Di Caprio'nun çiftliğine giderler. Onu kandırıp Django'nun eşini almaya çalışırlar nitekim gerçekler su yüzüne çıkar. Beyaz adam ölür Django tekrar köle olarak satılır, eşi de ayrı bir çiftliğe gönderilir. Ama usta tetikçimiz Django kurtulur, eşini bulur, çiftliğe geri döner ve intikamını alır.  
Filmin işlenişi gayet güzeldi. Çok fazla kan vardı, adamlar her vurulduğunda etleri parçalanıyordu ama Tarantino nasıl yapıyorsa arkadaş bu sahneler insanı rahatsız etmiyor, midesini kaldırmıyor. Bir tek köpek sahnesi vardı orayı izleyemedim. Köleliği ve zencilere yapılan eziyeti güzel anlatmış. Oyunculuklar zaten çok iyiydi. Biraz uzun gelebilir ama ne yaparsınız Tarantino işte :)) Film izlenesi. Hepinize tavsiye ederim. 
İyi seyirler.. 

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Tatil Mi??

Bir ayı geçmiş yazmayalı. Kaç defa akıl ettim ama bir türlü elim varmadı. Okuldaki sınav programlarından sonra önce İzmir'e, sonra Burdur'a sonra da Antalya'ya kaçtım :) Burak'ın işleri çok yoğundu geçen ay. Ramazan öncesi tatile gitmek imkansızdı. Ben de dayanamadım kardeşceğezlerimi çağırdım birlikte gezmeler gezmeler :) Sonra da ver elini İzmir. Halid askere gidecek Temmuz sonunda. Onu uzun uzun gördüm askerlik öncesi. İyi oldu. Birlikte yolculuk yapmak kardeş kardeşe her zaman harika olur. Hele de yanınızda Halid gibi yemeyi seven ve yemekten anlayan biri varsa harikulade olur :) Seyahatimiz boyunca sürekli mola verdik. Bu molalar ve gerekçelerini Halid'in ağzından yazayım: 
- Bursa'nın köftesi meşhurmuş hadi yiyelim 
- Şurada birer çay içsek, yoruldum. 
- Susurluk'ta ayran var hadi içelim. Neredeydi hani babam küçükken bizi götürüyordu dağların arasında bir yere. Kalabalık oluyordu sürekli. Abla, babamı arasana neredeydi o yer? 
- Çay molası!
- Bursa'daki köftede çok kırmızıbiber vardı. Akhisar'ın da köftesi meşhur, ben acıktım. Siz nasıl acıkmadınız!
- Oy bir çay içelim. 
- Şimdi saat 10 gibi İzmir'den çıksak 12:00 gibi Aydın'da oluruz. 12:30'da Yenipazar'a varırız. Tam yemek saati harika. 
- Evet babamın bizi getirdiği Sümer Pide şuralarda bir yerde olmalıydı, sağdaydı galiba. Valla unutmamışım! 
- Çay içelim. 
- Ablacım çilek yiyeceksen Atça'dan yiyeceksin. 
- Denizli'de merkeze girmemiz lazım Zafer Gazoz alacağım. 
Bunlar benim aklımda kalan konaklama mekanlarımızdan bazıları :) İzmir'de iki gün kalıp Burdur yollarına düştük. Yolda giderken çilek satanlar vardı, almak istedim. Halid durdu. Ama Yenipazar'da yediğimiz pidenin ağırlığı çökmüştü bir kere üzerime, arabadan inecek halim yok! Halid'e sen in al dedim. İnmedi. Bastı gaza çilek tezgahından uzaklaştı. "Niye tehdit etmiyorsun beni, inmezsen giderim deseydin inerdim ben" diye sitem etsem de artık çok geçti. Atça'yı geçtikten sonra Halid U dönüşü yaptı. Önce anlamadık meğerse bana kıyamamış. O kadar yolu bana çilek almak için geri döndük :) Kardeş candır diyorum size :)) Bu defa ikimiz de indik arabadan :) 
Burdur'da anneciğime, babacığıma ve Furkanıma kavuştum. Annem evin küçücük bahçesine yine bir sürü şey ekmiş. Meyve ağaçları da bir güzel meyve vermiş bu yıl. İki gün sonra hop Antalya'da bulduk kendimizi. Deniz, kum, güneş oh mis :) Birkaç gün kalıp tekrar döndük buz gibi yaylaya. Annem ve yengem enfes sac böreklerinden yaptılar (Daha çok yengem yaptı, annem yardım etti diyelim). Sac kullanmayı annem evlendikten sonra Burdur'a geldikçe öğrenmiş. Tabi yengem gibi usta şekilde sac böreği yapamıyor :) Neyse. Börekleri hüplettik. Ahududuları, kirazları topladık, bitirdik. Geldi dönüş zamanım. E Burak'a da yazık ama kaç gündür yalnız bıraktım onu :) Halid ve Tima ertesi sabah beni Antalya Havalimanı'na bıraktı ve açtım gözümü yine İstanbul'da. 
Hızlı bir o kadar da güzel bir tatil oldu benim için. Tail dönüşü de hop Ramazan :) 
Yan apartmanda mukabele var. Oraya başlamıştım ne güzel. Biraz rahatsızlanınca evde yatmak zorunda kaldım. Ama kararlıyım, devam edeceğim :) 
Artık ramazan maceralarıyla görüşmek üzere :) Hayırlı ramazanlar herkese :)) 
Ufak tatilimizden birkaç kare :)




Babacığım ve Furkan :)
Annemmmm ve Tima :)
Tima ve Halid :)
Halidciğim ve ben :)
Namı Değer Sarıyer Börekçisi'nde :)
Timam :)